Girdi yapan

Yeniden Arjantin: Salta

Üç geceliğine kalmak üzere Airbnb’den bir çiftin evinde yer buldum. Fiyat neredeyse hostel fiyatıydı. Biraz rahat uyurum hatta uyuyabilirim bari dedim… San Pedro’da horultudan, yolda da otobüsün dandikliğinden perişan haldeydim.

Ve Çöl: San Pedro de Atacama

Çıktım hostelden, turlar hakkında Alex’in önerdiği ajansa gittim. Hemen bitişik sokaktaydı. Öncelikli olarak akşam üzeri dört için Valle de La Luna (Ay Vadisi) gezimi aldım. Diğerleri için nakitim yoktu, onları sonra alırım dedim. Bu sırada otelde benden hemen sonra gelen ve “Hola”laştığımız arkadaş da geldi oraya.

La Serena, çölden önceki durak

Isla Damas hikaye olmuştu, elimde Vicuña duruyordu, Pablo planımı sordu, söyledim. “Katılayım mı sana?” dedi. Sürekli yalnız gezdiğim için, bir çiğlik yapmıyım biraz yabaniliğimden uzaklaşayım, iyi gelir diye düşünerek “olur!” dedim. Sonuçta iyi de anlaşıyorduk. Hem sonra fark ettim ki o gün birşeyler kolaylamıştı hayatımda. Çünkü Pablo İspanyolca konuşuyordu! Bir günlüğüne hafifledim valla 🙂

Valparaiso ile kenarından Viña Del Mar

Evden çıktıktan sonra yukarıdan yukarıdan Almanya sokağından devam ettim. Çok aralara girme dediler, bazı yerler tehlikeliymiş… Sonunda bir meydana vardım. Meydanın olduğu tepe ile hemen bitişiğindeki Valparaiso’nun sanat merkezi. Tüm sokakların duvarları muhteşem grafitilerle dolu!

Şili’de Bir Santiago

Nasıl bir yer ile karşılaşacak olursak olayım sonuçta onlar burada yaşamıştı, burada mücadele etmişti. Nasıl söylenilenler gibi çirkin bir şehir olabilirdi? Saygıyla bir hafta verdim bu şehire ve az bile geldi, yetmedi yaşamaya…

Sonunda Şili! Puerto Varas

Zaten sahil yolu gitgide o dinginliğini kaybedip engebeli bir parkura dönüştü. Bir süre sonra yukarılardan kopup devrilmiş ağaçların, sürüklenip sahile uçmuş kayaların üzerinden atlarken buldum kendimi. Neyse ki son kısımdı buralar… Varmaya yakın insanlar vardı sahilde. Bir kısmı güneşleniyor, bir kısmı ayakları suda sohbet ediyordu.